İki Çocukla Yeni Bir Şehir ve Tuvalet Sorununu Nasıl Çözdüm?

İzmire geleli 3 ay oldu, ilk günlerimiz kabus gibiydi. Aynı odada yatmaya alışkın olan Demir ve Can gece 4’de uyanıp sabah olmuş gibi gayet dinç kalkıp oyun oynamaya başlıyorlardı hatta kahvaltı bile istiyorlardı. Bu tabii ki bizi oldukça yordu. Gündüzleri de hiç olmadıkları kadar hiç kullanmayı sevmediğim bir tabir ama yaramaz olmuşlardı yani sürekli birşeyler için tutturan, hiç bir sözümüzü dinlemeyen, mızırdayan iki çocuğum oldu bir anda. Bu oldukça sinir bozucu ve yorucu bir süreç oldu bizim için, çözmeye çalıştıkça daha çok sarpa sardı. Hatta Demir artık çişini söylememeye sürekli altına yapmaya başladı. Herkes bu çocuklara ne olmuş, bunlar çok değişmiş, Allah kolaylık versin modundaydı ben de sürekli savunma halindeydim yeni bir şehire geldiler, arkadaşları yok, ortamları değişti, alışınca geçecek, Demir kreşe başlayınca toparlanacağız gibi cümleler kuruyordum. Bu sırada da bana bu cümleleri kuranlara çok kızıyordum. En sonunda bir gün Can ağlama krizine girdiğinde ben de girdim ve o sıra bizde olan anneme ve eşime içimdekilerin bir kısmını döktüm aslında sadece yoruldum dedim. Beni eleştirmelerinden, bütün işleri organize etmek zorunda olmaktan, yeni bir şehire alışmaya çalışmaktan, sokaktaki İzmir’lilerin kibirli davranışlarından yorulmuştum ve sıkılmıştım. Neyse ki anlayışlı davrandılar ve beni bir süre alttan aldılar.

Demir için uzun kreş görüşmelerimden sonra (bunu da yazmam gerekiyor) kreşe başladı çokta değişen bir şey olmadı bir de kakasını söylememeye başladı, olaylar içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Sonunda bir gün nasıl oldu anlamadım kendime döndüm ve baktım. Ben İstanbul’dan ayrıldığım için mutsuzdum ve bu şehiri henüz sevememiştim ve bir direncim vardı, gergindim ve çocuklarda benim ruh halimin aynasıydı. Kendimi toparlamaya başladım, arkadaşlarımı aradım bir ikisiyle buluştum ve yavaş yavaş kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Çocuklar sihirli değnek değmiş gibi hemen düzelmediler ama ben eskisi gibi sabır sınırlarımı zorlayarak ve kurallarımdan -ki bu dönemde kuralları rafa kaldırmıştım- ödün vermeyerek süreci yönetmeye çalıştım. Şu an eski stabil günlerimize döndük neyse ki.

Bu arada çiş problemi için kreş görüşmesine gittiğim okullardaki psikologlardan fikir aldım, Demir bez bağlamamı istiyordu ısrarla. Evde bezli bir kardeş faktörü de olduğu için geriye dönüş normaldir dediler ve ceza gibi söylemeden kendisi çıkarmanızı talep edene kadar bez bağlayın dediler, korktum önce ama bağladım. Ve bezi gerçekten ikinci günde kendisi istemedi ama çişini yapmaya devam etti. Sonrasında sık sık tuvalete giderek, sürekli anlatarak çiş problemini çözdük ama süreç 1 ay kadar sürdü. Ardından daha kötüsü olan kakayı külotuna yapmak geldi. Bu da tam bir kabustu, neredeyse 6. ayından beri tuvalet iletişimi ile kakasını tuvalete yapan bir çocuk birden söylememeye başlamıştı ve kakası onu hiç rahatsız etmiyordu. Yine konuşarak çözmeyi denedim, yok çözemedim. Arkadaşımın psikolog eşinden ve başka bir arkadaşımdan fikir aldım ve bu problemi de çözdük ama çok kolay olmadı. Meğer kaka dediğin şey çok mühimmiş ve çocukların tepkilerini gösterdikleri bir yolmuş. Benimle daha dolu vakit geçirmek istiyor olabilirmiş, güvenli bağlanma zedelenmiş olabilirmiş. Bu sözler beni tabii ki çok üzdü, onlarla bu kadar çok vakit geçirirken nasıl böyle bir şey olabilirdi ki derken yine kendime döndüm. Demek ki eksik yaptığım birşeyler vardı. Henüz kendi düzenimi oluşturamamış olmaktan dolayı belki de hala onlara stresli yaklaşıyordum.

Bu süreçte arkadaşlarımın önerisiyle sıkılmadan, kızmadan kakanın tuvalete yapılması gerektiğini, Demir’e de Can gibiyken bez bağladığımızı sonra istemediğini bezin rahatsız edici birşey olduğunu anlattık. Zaten uzun zamandır vicdan yaptığım bir konu olan uykuya yatırma kısmında hep Can’ın yanında olmam konusunu düşünmeye başladım. Can uykudan önce emdiği için Can’ı ben uyuturken Demir’i yatırma ve kitap okuma işi evdeki ikinci kişiye kalıyordu bu genelde gündüz bakıcı akşam baba oluyordu ve ben bu konuda vicdani olarak hiç rahat değildim. Demir’i öğlen ben uyutmaya karar verdim. Bu elbette Can’ın çok hoşuna gitmedi ama Demir inanılmaz mutlu oldu, öğlenleri sarılıp birlikte uyuduk. Her gün onu okula bırakıp aldım, birlikte biraz daha vakit geçirdik derken kaka problemi  çözüldü.  Şu sıra Can’ı emzirip uyuturken Demir yandaki yatakta uyuyor, en azından öğle uykularını aynı odaya aldık tekrardan. Çocuk büyütürken gerçekten sürekli bir iniş çıkış var ve her dönem ayrı bir çözüm üretiyorsunuz benim tavsiyem çocukları iyi dinleyip, gözlemlemek ve sorun olduğunu düşündüğümüzde kendi ruh halimizi de değerlendirmek ve imkanımız varsa yakınlarımızdan destek almak.

Hepimize kolaylıklar diliyorum, sevgiler 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir